Korkmadan, bıkmadan, usanmadan yürüdü. 22 yıllık bir sapıklığı deşifre ederek önce bulunduğu okuldaki çocukların, daha sonra ülkedeki birçok insanın yüzünü güldürdü.
Hakimiyet Gazetesi | Röportaj: Ümit SAAT
Malum şahıs tam 82 yıl hapis cezası aldı. İlk ne hissettiniz?
Çok büyük bir halk desteği ile oradaydık. Ben her zaman ‘Ben otorite değil, samimi bir insanım’ diyorum. Kendim gibi samimi insanları buldum. İçimden hep dua ettim. Artık lütfen bitsin ve çocuklar huzura kavuşsun, bu başka çocuklar için de aydınlık bir yol olsun istiyordum. Ben hayatta parmak hesabı yapan biri değilim. Parmaklarımla hakimin söylediği yılları topladım. Ne zaman ki hakim, ‘82 yıl 6 ay’ dedi. Dondum kaldım; ayaklarım yerden kesildi. İçimden ‘Kızlar artık özgürsünüz’ dedim. Hakim de salonu çok iyi yönetti. İnanılmaz bir hakimdi; “Dava bitti. Çıkabilirsiniz” dedi. Herkes salondan gözleri dolu dolu çıktı. Duruşma salonundan çıkar çıkmaz, ‘Hak, adalet yerini buldu’ diye kadın çığlıkları yükseldi. Bütün her yer bu sesle inledi. Sevinçten ağlıyorduk. Darısı diğer istismar mağduru çocuklarımızın başına. Pedofili sapıklar artık korksunlar da çocuklara bir şey yapamasınlar.
Bu dava artık emsal teşkil edecek.
Evet. Bu çok iyi oldu.
O adamla göz göze geldiniz mi?
Sapık her celse oradaydı; ben de oradaydım. Kızlara söz verdim. Hiçbir zaman onları bırakmadım. Bu davada en başından beri oldum. Davadan yırtmak için her şeyi söyledi; her şeyi yaptı. Dediği hiçbir şeyi kişiselleştirmedim. Çünkü tek bir hedefim vardı. Kızlarımın mutlu olması, özgürlüğü ve yaptığının karşılığını adalet önünde almasıydı. Hukukun üstünlüğüne inanmak zorundayız. O benim yüzüme hiç bakamadı. Ben de onun yüzünü görebileceğim bir açıyla oturuyordum. Çünkü bir sene boyunca öğretmenlik yaparken, onun bana anlattığı yalana inandım; kandım. Çocuklar acılar çekerken o hepimizi kandırdı. Öğrencilerimin sesini duymam çok uzun zaman aldı. Her gün onları gömmekle öldürmekle canlarını yakmakla tehdit ederken, o küçücük canlar, o küçücük bedenler ızdırap çekti. Ben de son günü bekledim.
Belki de salınacağını düşünüyordu…
O hep paçayı kurtaracağını sandı. Bir de bu pedofili sapıklar bazı davalarda ‘tutuksuz yargılanmalıdır’ diye salıveriliyorlar. Ancak şunun bilinmesi lazım. Bunlar salınıyor ama çocuklar evden çıkamıyor. Benim mağdur kızlarım evlerinden çıkamadı. Öğrencilerimden birinin tuvaleti dışarıda. Çocuk gece annesini, babasını kaldırıyor, ‘Beni tuvalete götürün; ya oradan çıkarsa’ diyor. Bu adam zaten suç işlemiş, çocuklara yaklaşmış. Biz bu adamları içerde tutmalıyız.
Çocukların aileleriyle görüştünüz mü? Onlar ne diyorlar?
Davada velilerim oradaydı. Ben onları sır gibi saklıyorum. Kızlarımdan bir tanesinin annesi; her dava sonunda ağlıyordu. Çünkü dava bir türlü sonuçlanmıyordu. En son bana ‘Bitmedi hocam; ben yine kızıma müjdeyle gidemeyeceğim’ demişti. Ona hep, ‘Gayretli olacağız. Sakin olacağız. Adaletin yerini bulmasını bekleyeceğiz’ dedim. Bana, ‘Hocam çocuğum 10 yaşındaydı; şimdi 14 yaşında. Dava bitmiyor. Artık bitsin’ diyordu. Ben artık mahkeme salonundan çıkınca ağladım. Bu veli yanıma geldi ve bana ‘Hocam, artık ağlamayacağız’ dedi. Gözlerinin içi boncuk boncuktu.
Köye gidip kızlarla bir araya gelecek misiniz?
Tabi ki. Köye gidip kızlarla birlikte bir özgürlük pastası üfleyeceğiz. Dava sonrası ilk kez görüşeceğiz. O köyümüzün meşhur bir böreği var. O börekten yapacağız. Hep birlikte kutlayacağız. Onlar adına çok mutluyum. Biliyorum ki bir de okuyacaklar; çok istekliler. Onların okumasını çok istiyorum.
Bu haberden sonra kızlarla telefonda görüşme imkanınız oldu mu?
Kızlarımdan biri beni aradı. Önce bir ‘Oh’ çekti. Arkasından da, “Öğretmenim sen bizi hep uzak tuttun. Korudun kolladın ama şükürler olsun o sapık gitti” dedi. Düşünebiliyor musunuz çocuk ‘şükürler olsun’ dedi. Çocuklar bir oyuncak için ya da lunaparka gittikleri için ‘şükürler olsun’ demeli. (Ağlıyor) Çocuklar bunu yaşamamalı. İçim yanıyor. Kızlarımız sporda birinci olsunlar, bilim ödülleri alsınlar. Sapıklar için bu mücadele nedir diyorum bazen. Bir sapığın peşine düşüp her şeyimi değiştirdim. Biz bu sapıklardan çocuklarımızı koruyalım. Milli bir seferberlik olsun.
22 yıl boyunca bu şahıs erk olduğunu hissettiriyor ve bunu kimse ayyuka çıkarmıyor. Size geçmiş yıllardan ulaşan o şahsın istismar ettiği öğrenciler oldu mu?
Evet oldu. Onlar büyüdüler. Artık çocukları var. Bir tanesi bana, “Hocam yüreğimin acısını sildin attın. Bebeklerim var. Konuşamıyorum. Eşim de bilmiyor” dedi. Mutlu giden hayatını her şeyden önce tutuyor. O kişi, “Çok eziyet çektirdi bana” dedi. Çocuk yaşta o sapığın eline düşüyor ve 16 yaşına kadar ızdırap çekiyor. Orada büyüyen ve bu adamın maalesef ki sapıklıklarına denk gelen herkesin acısını dindirdik. O kadar mutluyum ki, köyden beni arayan çocuklar oluyor. “Hocam bana yapmadı ama bir arkadaşıma yapmıştı. Kurtulduk. Sen bizim kahramanımızsın” diyorlar. Ben de, “Kahraman ben değilim. Bu olayı cesaretle gelip bana söyleyen kızlarım” diyorum. Ben her bireyin, her yurttaşın yapması gerekeni yaptım. Bu bir kahramanlık öyküsü değil. Bu, vicdanını dinleyen insan öyküsüdür.
Gelelim ihtisas mahkemelerine. Sizin böyle bir dileğiniz var. Yani ihtisas mahkemeleri olsa bu davanın seyri daha başka olurdu diyorsunuz. Öyle mi?
Ben bu olay olduğunda İzmir’de gitmediğim yer kalmadı. İnsanlar bana ‘Hocam, bu olaylara bulaşma. Gözümüzle görmedik. Biz size destek veremeyiz’ dediler. Ben de hep, ‘Bu sapık bunu göz önünde yapacak değil’ dedim. İhtisas mahkemelerinin önemine şöyle değineceğim. Birincisi çocuklar dinleniyor. Yetmiyor. Hastaneye gidiyor. Yetmiyor. Sonra, ‘bu çocukların ruh sağlıkları kalıcı mı değil mi?’ diyorlar. Çocuklar perişan oluyor. Bu çocukların çoğunda intihar eğilimi var. Hayatlarından vazgeçiyorlar. O yüzden ihtisas mahkemeleri bu konuda eğitim almış insanlarla kameralar önünde dinlenecek. Bir kerede her şey bitecek. Çocuk psikolojik destek aldığında konuşursa ek ifadeler yine verilir. Yine kameralar önünde. Ama en geç 1 senede bu mevzu bitecek. Böylelikle biz çocuklarımı koruyabileceğiz. Bununla ilgili protokol var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı pratikte protokollerini hayata geçirirlerse yurt dışında bunun örnekleri var. Çocuklar örselenmeden tek bir merkezde her şeylerini o gün orada bırakıyorlar. Çocuklar kapıdan çıktıklarında güvenli bir yerde dinleniyorlar. Oranın savcısı ve avukatları var. Amerika’da 900 tane böyle yerler var.
Orada nasıl işliyor süreç?
Çocuk kapıdan giriyor. Korunaklı bir yer. Onu psikolog karşılıyor. Çocuk oyun odasında anlatıyor. Avukat başında, “Bu olay vuku bulmuş” diyor. Sonra çocuk uygun hale getiriliyor. Kayıt odasında çocuk dışarıda o psikologla. Görüşme odasındaki her şey kayda giriyor. Savcı sorması gerekenleri çocuk diliyle soruyorlar. Çocuk rahatladığı için kolay cevaplıyor. Çocuklar örselenmeden anlatıyorlar. Bizde mahkeme salonlarına çocuk götürülüyor. Çocuk kekeliyor; susuyor; suçluyu görüyor. Ne yapacağını bilmiyor. Burada öyle değil. Burada çocuklara ‘Sadece bir kere mahkemeye çıkacaksın’ diyorlar. Çocuk simülasyonlarla mahkeme salonlarına hazırlanıyor. Çocuğa, “Mahkeme salonunda sana şu soru sorulacak, sen bu şekilde cevap vereceksin. O kişi burada oturacak; onunla göz göze gelmeyeceksin. Karşı tarafın avukatı sana bunu soracak. Yanında ben olacağım’ deniyor. Yanında bir pedagog oluyor. Çocuk kendini güvende hissediyor. Hiçbir baskı yok. Davada biri ona ‘şunu söyle’ diye fısıldamıyor. Bu olaydan sonra bile travma yaşayabilir diye hemen travma ekibi çocukla iletişme geçiyor. Bunu biz de başarırsak tarih yazarız.
Siz bu işin uzmanısınız. Bir çocuğun böyle bir vakayı anlatması kolay bir şey değil sanıyorum.
Aynen öyle. Bir çocuğun cinsel bir vukuatı anlatması imkansızdır.
Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nden bahsedelim.
Çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarının giderek arttığı günümüzde derneğimiz çocukların cinsel istismarı tanımlayabilmesine, vücuduna kendisinden habersiz kimsenin dokunamayacağı konusunda bilinçlenmesine katkı sunacak. Ayrıca derneğimiz çocuklara, karşısında büyük de olsa istemediği durumlarda ‘hayır’ diyebileceğini öğretmek, çocukların tehdit bile edilse anne babasından saklanacak sırları olmaması gerektiği ve çocukların iyi dokunma ve kötü dokunma arasındaki farkı anlayabilmesi ile kendini bu eylemlere karşı koruyabilmesi konularında eğitmek başta olmak üzere her türlü eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapacak. Ebeveynlerin eğitimi ve bilinçlendirilmesine de katkı sunacak. Ben bu yolda, en zor zamanımda yanımda olanlara çok zorlu bir mücadeleye girdim. Yücel Ceylan’dır. Yücel Bey bence gerçekten baba gibi bir adam. Şu anda dernek için de, ‘hocam kira, telefon, web sitesi’ diyoruz. Her şeyi yapıyor sağ olsun. Öğrencilerime ben hikayesini anlattım. Çocuklar dağılmıştı. Sınıfta hala korkarak oturuyorlardı. Ben çocuklara, ‘sinemaya gidelim mi’ dedim. Ödenek yok tabi. Veliler zaten tarım işçisi. Yücel Bey’i aradık. Her şeyimize destek oldu. O çocuklar sinemaya gitti.
Neden Mersin?
Mersin’i seçmemin ana nedenlerinden biri, Türkiye’nin bir prototipi olmasıdır. Küçük Türkiye. İnanılmaz bir şehir. Oranın refah seviyesi yüksek kesiminden de destek alırsak, derneğimize aktaracağız.
Temsilcilikler açacaksınız o halde.
Evet. Temsilciliklerimiz oluşmaya başladı. Bizim kurduğumuz derneğin yönetim kurulunun arkasında da akademisyen, avukat, doktor her yerden bunun içinde olmak isteyen bir kitle oluştu. Ülkemizin yüce gönüllü hali diyorum ben. Çok güzel bir ülkeyiz biz. Tabi ki de kaynaklarımızı güçlendirmeliyiz. İşadamlarımızın desteği de çok önemli. Hayırseverlerin desteği de önemli.
Mersin’deki derneğinizde herhangi bir eksiğiniz var mı?
Mersin’de bir ofisimiz var. Ofisten öteye geçmek istiyorum. Aslında biz, Sayın Valimiz Ali İhsan Su’dan bir bina isteyeceğiz. Bizim bu binayı istemekteki amacımız, rehabilitasyon merkezi olarak burayı kullanmak. Sadece çocuk cinsel istismarı değil. İhmal edilmiş, şiddete uğramış çocuklar için de burada destek vermek istiyoruz. Biz bu anlamda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın İl Müdürlüğü’nden de destek isteyeceğiz. Buradaki amacımız çocuklara yeterince sosyal hizmet çalışmacıları ile birlikte ortaklaşa çalışmalar üretmek. Biz bu talep ettiğimiz bina ile birlikte büyük bir hizmet alanı oluşturmak istiyorum. Çünkü bize akademisyenler de destek olmak istiyor. Kadınlara, çocuk hakları ile ilgili çalışmalar yapmak istiyoruz. Muhtarlıklarla çalışma yapmak istiyoruz. Biz kadınlara yönelik çalışma yapmak istiyoruz.
Bu davadaki rolünüzle alakalı Amerika’dan da ödül aldınız. O süreçten biraz bahseder misiniz?
Orada çok iyi karşılandım. Ben geldim diye ağaçlar mor tüllerle süslenmişti. Gittiğimde bütün kasabadaki insanlar ‘welcome saadet teacher’ diyorlardı. Gözyaşlarını tutamıyorlardı. Herkes, “Siz bir kahramansınız” diyordu. Çocuklar için verilen mücadele insanları çok etkilemişti. Oradaki rehabilitasyon merkezlerine gittim. İnanılmazdı. 10 yaşındaki çocuklarla sohbet ettim. Boynuma sarıldılar.
Melania Trump’tan da ödül aldınız.
Evet çok heyecanlıydım. Onda da aynı heyecan vardı. Geldi ve “Çok güzel bir kadınsınız” dedi. Ben de “Ben güzelsem siz tanrıçasınız” dedim. Gülüştük. Bana, “Hayatımda gördüğüm en rahat ve enerjisi yüksek insansınız. Bence siz böyle olduğunuz için çocukları kurtardınız” dedi. Bu çok güzel bir andı. Çünkü acılar ortaktı.
Böylesi karanlık bir süreci aydınlığa çıkardınız. Son olarak temennilerinizi almak isterim…
Hep şunu söylerim. Kaybetmekten korkanlar değil, mücadele edenler kazanırlar. Suç, sapıkların yanına da kalmayacak; yarınına da kalmayacak. Biz bütün bunları ayrık otu gibi hep birlikte temizleyeceğiz. Öğretmen arkadaşlarıma bir mesaj göndermek istiyorum: Bulunduğunuz yerde çocuklara zarar veren birileri varsa lütfen ihbar etsinler. Korkunun ecele faydası yok. Korkmasınlar.